AŞKSIN SEN

AŞKSIN SEN

30 Ekim 2010 Cumartesi

SÜPER KADIN SENDROMU


Her şey tam olmalı, iş yerine geldiğimde işler bitmeli,yapılacak listesinin üzeri çizilmeli, süresinin bitimine daha olsa bile bekleyen iş olmamalı, işe makyajlı, eli yüzü düzgün gelinmeli, 

Evde ise iyi bir ev kadını, iyi bir anne, iyi bir eş olmalı,  evde iki üç çeşit yemek olmalı, değişik lezzetler denenmeli,her yer derli toplu olmalı,  ne bitti bilinmeli tedarik edilmeli yada ettirilmeli, çocuk gelişimi ile ilgili tüm kitaplar, tüm bilgiler, bloglar, forumlar, makaleler okunmalı, bu ay hangi oyuncakları oynamalı, hangi hareketleri yapmalı bilinmeli, buna göre gerekli  tüm metaryeller alınmalı, evde yoğurt yapılmalı, sebze çorbası evde yapılmalı, hazırlar alınmamalı, alışverişlerde kutuların arkası okunmalı sağlıksız E 330- sitrik asit ,msg( çin tuzu) içeren ürünler alınmamalı, her şeyi iyi bir şekilde steril etmeli, bebekle gidilebilecek mekanlar bilinmeli, aktiviteler takip edilmeli, hangi doktor iyi bilinmeli,resim çekilmeli...

arkadaşlarımın, hane halkının doğum günleri unutulmamalı, hediyeler alınmalı, pili biten saatin pili yenilenmeli, haberler okunmalı, köşe yazıları takip edilmeli, bloga yazı yazılmalı,kültürel olaylar takip edilmeli, Hıfzı Topuz,Oğuz Atay, Amin Maaoluf, Atilla İlhan,Can Yücal, Grange ...........Food and Travel dergisi okunmalı,bla bla bla.................

Doğal olarak her şeye yetişememe duygusu kaplıyor içinizi,  yetemiyorum, yetişemiyorum  şu çektiğim resimleri yaptırmalıyım ( ama duruyor) evde şu bozuk şey tamire gitmeli ( ama duruyor) tel süzgece ihtiyaç var ama alamadım gibi...

Geçenlerde arkadaşım Yelda'dan gelen bir yazıyı hem okudum hem kahkahalarla güldüm,


Mükemmel Kadın Olmayın! diyordu, yazıda "hem mükemmel olmak için yırt kendini hemde bu durum sevilmeyen bir kişi hatta terk edilen biri yapsın seni"  ana fikrini özetliyordu:)) haydaaa çevrendekilerin hayatını kolaylaştırmak, onlar için en iyisini düşünmek boşanma nedeni bile olabiliyor demek ki, bu nasıl nankörlüktür değilmi ama öyleymiş yazı aşağıda yorumlar sizde




"Mükemmel kadın" denildiğinde aklınıza ne gelir? Toplumun ve yaşamın
üstüne yapıştırdığı tüm sıfatları eksiksiz yerine getiren kadın!
Mükemmel Kadın Olmayın!

İyi bir eş, anne, dişi, seksi, ev hanımı, iş kadını, dost, evlat,
sevgili ve daha birçok şey olan mükemmel kadın, neden mutsuz olur? Çünkü
bu kadınlar başkaları için yaşarlar!

27 Ekim 2010 Çarşamba

0-6 YAŞ ÇOCUK KİTAPLARI



Yeni kitaplarımız geldi. Tübitak Yayınlarının Erken Çocuk Yayınları adıyla 0-6 yaş ve 7-8 yaş grubu ile ilgili kitapları bulunmaktadır.

Hem fiyat olarak ucuz hemde çocuk gelişimine katkı sağlayan bu kitapları çok beğendim ve içlerinden dört tanesini sipariş ettim. Üzerindeki yaş aralığına bakmayın resimlere bakmak ve içeriğindeki resimlerle ilgili hikayeler uydurmak çocuk gelişimine katkı sağlamaktadır. Kuzey bu kitaplardaki  resimlere bakmayı sevdi, uydurduğumuz masalları anlamasa da dinliyor:))

Tübitak yayınlarının sitesinde şöyle demektedir."Okulöncesi dönemdeki (0-6 yaş) çocuklarınız duyularını geliştirmek ve duygularını tanımak yoluyla meraklarını gidermek gereksinimindedir. Bu kitaplıktaki yayınlar onların öncelikle kendilerini ve yakın çevrelerini tanımalarına yardımcı olacaktır. "





26 Ekim 2010 Salı

MOMMY IM HERE

Bildiğiniz gibi geçenlerde Turkcell'in  GPRS saati uygulamasından bahsetmiştim.

Buna benzer bir uygulamada Mommy Im here adlı üründe var. 150 metreye kadar 86 desibel alarm veren bir ürün,  http://www.mommyimhere.com/ adlı internet sitesinde de satışı yapılan bu ürün, ABD de kaybolma olaylarının artması nedeniyle üretici firma tarafından uygulamaya geçirilmiş.

Basitçe Anahtarlık  sevimli, oyuncak ayı şeklinde alıcıya çocuğunuzun kemer ayakkabı veya alternatif bir yerine takarak  alıcıyı  ON pozisyonuna getiriyorsunuz. Diğer ucu sizde kalıyor.

Daha önce bildiğim bu ürünün uwww.unnado.com adresindede satışa çıktığını görünce burada yazma gereği duydum.
Sevgiyle kalın.  






HAVASINDAN MI SUYUNDAN MI?

Bildiğiniz gibi Vatan gazetesi yazarı Mutlu Tönbekici vardı   -hala var ama anlatacağım konu geçen yıllarda olduğu için dili geçmiş zaman kullandım- Tuğçe Baran takma adı ve resmi ile köşe yazısı yazdı yıllarca, daha sonra deşifre olunca, -Pakize Suda Tuğçe Baran aslında Mutlu Tönbekici deyip duruyordu-  kimliğini açıkladı hatta Ayşe Arman’a verdiği röportajda Tuğçe Baran’ı öldürdüm demişti.

Mutlu Tönbekici’ ye sordular niye böyle bir şeye gerek duydun diye, “ kendimden şeyler anlatıyordum, özelimi, dertleşiyordum kimliğim bilinmezse daha rahat yazabilirdim demişti.

Şimdi bu lafını çok iyi anlıyorum, bu blog bir dertleşme aracı aslında benim için ama kimliğim deşifre, en azından tanıyanlar için. Mutlu Tönbekici’nin olayını okuyunca   kimliğin bilinse de dertleş demiştim kendi kendime, bu davranışı garip gelmişti.

Ama şimdi, haklıymış diyorum. İnsan içini, rahat rahat dökemiyormuş.
Bugünün havasından mı suyundan mı bilmiyorum, Gönül Ablaya mektup yazar gibi dertleşme isteğim depreşip duruyor, şelale gibi çağlamak istiyorum, dolup dolup taşıyorum. Daha doğrusu taşmak için yazmak istiyorum kağıt kalemle yada yeni jenerasyon adıyla ekran ve klavyeyle ...

Klavyenin tuşlarına bastıra bastıra yazmak, gülme ağlama ikonları yapmak istiyorum. Bütün gün yazdığım dilekçelerden sonra hala yazmaya merak duymam garip olsa da  değişik bir gücü var yazmanın, psikolojik rahatlama sağlıyor bende, Zanax almışım  gibi bir etki yapıyor.

Klavyeyle yada kalemle buluştuğumda,bulunduğum nokta, mekan birden değişiyor, psikologun Josephin tarzı koltuğuna uzanmışımda döküyorum eteğimdeki taşları sanki,   sevinmem lazım vizite ücreti ödemeden rahatlıyorum.

Aslında, bu anlamada şanslıyım iletişim kurduğum dostlarım var. tarafsız, empati yapabilen hayır yanlışsın diyebilen dostlar ama kendi kendime dertleşmekden de mutluyum, kendim çalıp kendim bir anda oynuyorum o zaman adı paylaşım olmuyor diyebilirsiniz ama bence oluyor.

Yalnızlığı seviyorum ben, kendimle baş başa kalmayı;

Atilla İlhan'ın şiirnde dediği gibi;
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağ başları kadar yalnızım

Aslında en büyük sorunumuz, kendimizi dinlememek, kendimizi tanımamak değil mi? O kadar dış dünya ile iletişim halindeyiz ki, kendi dünyamız ile iletişimi unutmuşuz, bu  nedenle benim için yazmak, bilgisayarımın başına geçip klavyenin tuşlarına basmak içimdeki sesi beynimle buluşturup sessiz sessiz yalnız yalnız  söylenmek gibi bir şey, bir terapi...kendimle buluştuğum, kendimle tokalaştığım kendimi gördüğüm o an.
Çünkü çevremiz ile her ne kadar iletişim halinde olduğumuzu sansak da aslında iletişim kurmuyoruz sadece kendimiz anlatıyoruz ama karşımızdakini dinle-mi-yor-uz. Toplumumuzun genelinin sorunu aslında, ve stresimizinde nedeni, dinlemediğimiz için anlamıyoruz, anlamadığımız için empati yapmıyoruz, empati yapmadığımız için de anlamıyoruz.

Belkide dinlemek istemememizin nedeni de “kaçış” Çünkü, dinledikçe, karşındaki insanın kelimelerini anlamlandırdıkça,  kelimelerin arasına usulca sokulmuş bir anda ejderha misali ağzından fırlayarak kalbe saplanacak gibi duran  hayal kırıklıklarını, yalanları, kandırmaya çalışmayı görüyoruz.  Bu aralar çok kullandığım ve kocamın beni siyasi kurmaylara (?) benzettiği  o kelimeyi söyleyeceğim yine “ şeffaf olsak” değil mi? Mazeret üretmezsek neyse onu söylesek, açık açık açık…..Aslında söyleyeceğimiz şeylerin arkasına saklanıp o kelimelerin dublörlerini yollamasak havaya….

Havasından havasından, bu puslu havasından İstanbulun,biraz mağrur duruşum ve kelimelerle buluşup bir çay içme isteğim.




24 Ekim 2010 Pazar

EK GIDAYA GEÇİŞ- BESİN ALERJİSİ-2

Blogda yazdıktan sonra besin alerjisi olayının başımıza gelmesi çok garip, (secret olayı doğru demekki:))ek gıdaya geçeli bir hafta olmuşken , Kuzey'in tattığı mama ve armuttan sonra bu gıdalara ve en önemlisi demekki inek sütüne alerjisi yok diye sevinmiştim.

Ama dün sabah, Kuzey'in ensesinde bir kızarıklık farkettim, ensede olması sebebiyle öncelikle atletinin etiketi sanırım kızarıklık yapı diye düşünüp etiketi kestim. Ancak saat 10.30 da vermiş olduğum armut suyundan sonra kızarıklıklar yüzüne, kulağının arkasına ve göbek çevresinde de görülünce, armut suyuna alerjisi var diye düşündüm.

Telefonda babam, kızıl yada kızamık olmasın diye söyleyince acaba mı diye sorguladım. Anane ve dede de dayanamayıp hemen geldiler yok bu kızıl, kızamık gibi görünmüyor, alerji dediler. Babam tüm yeni verdiklerini kes desede ben mamaya başlayalı bir hafta oldu, armutu üç gündür veriyoruz deyip mamadan kesinlikle olmayacağını düşündüm.Her yerde demiyorlar mı üç gün deneyin sıkıntı yoksa vermeye devam edin.Ama öyle değilmiş.

 Akşam banyosunu yaptırdıktan sonra saat 18.00 de mamasını vermeye başladım  on kaşıktan sonra ağzının yanı kzardı, kaşık tahriş etti sanırım dedim bu seferde gidip yüzünü yıkadım. Yok bu kaşık kızarıklığı değildi. Bebebğim arı sokmuş gibi şişmeye başladı kucaklayıp odasına götürdüğümde soydum yavrumun heryeri kızarmış öbek öbek kabarmıştı. Hemen  doktoru aradık, belirtilerin alerji göstergesi olduğu armutun alerji yapmayacağı mamada bulunan inek sütü veya benim son günlerde bugüne kadar almadığım farklı birşeyi yediysem yada çikolata fıstık, fındık fazla tükettiysem, anne sütünden bunlarında bebeğe geçip alerji yapabileceğini söyledi ve ilaç verdi.Ancak alerji durumunda nefes darlığı göründüğü için vede Kuzey'in her tarafı daha da kötü olduğu için gece acile gittik.

Doktor öncelikle görüntünün alerjiye benzediğini ancak enfeksiyondan kaynaklanan bir durum olup olmadığını kontrol edip net tanıyı koymak gerektiğini belirtip, CRP tahlili istedi, bir saat beklemenin sonunda rahatladık,enfeksiyondan kaynaklanmadığını gördük ve alerjinin kaynağı inek sütü olabileceği gibi benim son günlede yediğim bugüne kadar yemediğim "bal"dan olabilirdi.

Ben balı kesecektim. Kuzey için ise sadece anne sütü, altı gün sonra ise mamayı sabah biraz deneyip bundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını saptayacaktık. Çünkü inek sütü alerjisi varsa bu durum önemliydi, ona göre beslenme programı hazırlayacaktık.İnek sütü içermeyen bir mama vardı ancak buda çok pahalıydı, şimdilik sütün en azından bir hafta yetmesi için dua edip bir hafta sonra doktor kontrolümüzden sonra ne yapacağımızı öğrenecektik.


23 Ekim 2010 Cumartesi

www.gezgindefteri.blogspot.com

Uzun süre ihmal ettiğim blogumuda hayata geçirmeye karar verdim. Eski gezileri derleyerek yazacağım. Paris ile başlıyorum:)))http://www.gezgindefteri.blogspot.com/

SENİ SEVİYORUM

Zaman hiç geçmiyor sanıyordum yada geçen sürenin nekadar olduğunun farkında değildim,oğlum doğana kadar; her geçen gün onun büyümesini izlemek mutluluk verici ama bu arada acı bir gerçek o büyüdükçe biz bir gün daha yaşlanıyoruz yada olgunlaşıyoruz;

 Zamanın geçtiğinin en büyük kanıtı benim için Kuzey,inanılmaz bir hızla büyüme,  hergün yeni birşeyleri keşif  ile geçiyor günleri, 

Daha beş ay önceye kadar gülmez, hareket etmez bir bebek iken şimdi akşamları kahkahaları ile benim bütün yorgunluğumu alacak kadar yüce bir güce sahip...

Sana teşekkür ediyorum oğlum, günüme anlam, hayatıma renk kattığın, dünyaya, insanlara bakışımı daha güzelleştirdiğin,hiç bir psikologun yapamadığı kadar ruhuma iyi geldiğin ve beni daha da olgunlaştırdığın için.

Seni çoooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo
k seviyorum.

21 Ekim 2010 Perşembe

EK GIDAYA GEÇİŞ -BESİN ALERJİSİ

Ek gıdaya geçiş ile birlikte, yedirip yediremeyeceğiniz besinler ortaya çıkıyor.Niye? Besin allerjisi olabilir diye?

Gelişimlerinin ilk üç ayını polen mevsiminde anne karnında geçiren çocuklarda besin alerjisi riskinin daha fazla olduğu ortaya çıkmış.TIKLA

  
BESİN ALERJİSİ NEDENİYLE EK GIDAYA GEÇİŞTE İLK AŞAMADA NELERE DİKKAT ETMELİ; 
 
Patlıcan, portakal, domates, çilek, yumurta akının allerji riski yüksek olduğundan öncelikle tercih edilmemeli. İnek sütü ise ilk bir yıl verilmesin diyor uzmanlar; Çünkü ilk bir yılda alınan  inek sütü,bebeğin böbreklerinin yorulmasına,demir eksikliği anemisine(kansızlık) ve ileriki yaşlarda alerjik astıma neden olabilirmiş.

Her seferinde sadece tek bir yeni gıda eklenmesi gerekir. Ek gıdalara başlamak için en az üç ya da dört gün beklenilmesi iyi olur. Bu süre, de herhangi bir gıdaya karşı besin alerjisi olup olmadığını belirlemek için önemli. Aynı zamanda her yeni besin bir kaşıktan başlanmalı ve giderek miktar arttırarak bebeğe verilmelidir

Anne sütü alan bebeklerde besin alerjisi daha az görülüyor. Erken ek gıdalara başlanması sindirim sisteminin tam gelişmemiş olması nedeni ile ishal ve besin alerjilerinde artmaya neden olmaktadır.  Annenin erken ek gıdaya başlamasının en önemli nedenleri ise annenin sütünün yetmediğini düşünmesi, annenin yanlış bilgilendirilmesi, bebeğin büyüme izleminin yapılmamasıdır.
 Bebeğinizin bir besine alerjisi olup olmadığını vücudunda, özellikle yüz bölgesinde beliren kızarıklıklar ve döküntülerden anlayabilirsiniz.Bu durumda o besine bir hafta ara verip sonra yeniden deneyebilirsiniz.


İnek Sütü alerjilerinin genelde 3 yaşından sonra ortadan kalktığı belirtilmektedir. Aynı zamanda inek sütü alerjisi olan çocuklara keçi sütü verilebileceği önerilmektedir.

Evet sıra geldi. Menümüzde neler olmalı?

Devam edecek...

MUFFİNLER YAPILDI


 Hiçbirşey almama gününü not edip, sonra muffin kalıbı ve yonca şekerlemeleri aldığımdan bahsetmiştim. Akşam  ise deneme yapayım dedim. Tabi benim meşhur pil yuvası bozuk, şarjı durmadan biten fotoğraf makinam ile çekim isteğim başarısızlıkla sonuçlanınca cep telefonu ile çektim.

Yapmış olduğum muffinlerden bir poşet hazırlayarak, üzerine ufak bir uğur böceği koyarak,beslenme çantasına koymaya hazır hale geldi. 

Sevgilim diyor ki, kuzeyin sayfasında bu yazıların  ne işi var, editör ben değilmiyim, istediğimi eklerim değil mi?  



Malzemeler:
3 adet yumurta
1.5 su bardağı toz şeker
1 su bardağı süt
1 ajda çay bardağı  zeytinyağı
2.5 su bardağı un
1 su bardağı karışık kuru meyve parçaları

1paket kabartma tozu
Yapılışı:
Yumurta ve toz şeker rengi beyaz oluncaya kadar mikserle karıştırılır.
Süt ve zeytinyağı ilave edilir.
Vanilya,un,kabartma tozu karıştırılır elenerek hamura ilave edilir mikserle güzelce karıştırılır.
Kuru meyveler unlandıktan sonra hamura eklenir karıştırılarak tüm hamura dağıtılır.
Muffin kalıplarına paylaştırılır.
Önceden ısıtılmış 170C ısılı fırında pişirilir.


19 Ekim 2010 Salı

19 EKİM- HİÇ BİR ŞEY SATIN ALMAMA GÜNÜ

Ajandama not aldım, bende bu günde adına yakışan duruma uyayım diye, ama nerede, ajandamın üst kısmında silik bir yazı halinde, kendi kendine amacını gerçekleştirememiş şekilde boynu bükük duruyor.

19 Ekim HİÇBİRŞEY ALMAMA GÜNÜ-Y-MÜŞ, ama ben unutup, bugün öncelikle Kuzey için baby city  kullan at önlük ( bu arada 25 adet=5,50 TL. ve kullanışlı )  ve muşamba önlük satın aldım daha sonra kendim için ,pelincede gördüğüm muffinlerden sonra, muffin kek kalıbı ve kekin üstünü süsleyeceğim yonca şeklinde şekerlemelerden aldım. İhtiyaca girer mi , hadi Kuzey için aldıklarım girsin ama kendim için aldıklarım- tabiki girmez, hamile olsam aşeriyorum derdim ama bugün muffin yemesem yada üstünü yoncalarla süslemesem ölmezdim-  ajandam da yazılı olan yazıyı gördükçe kendime kızmaya devam edeceğim ve 21 Ekim olsun ki ajandamın görünen bu sayfaları değişsin.

Kendilerini “Bilinçli Hippiler Topluluğu” diye adlandıran bir oluşum, 19 Ekim Salı günü için bir boykotu örgütlüyor.

Topluluğun manifestosu noktası virgülüne kadar şöyle; 

GDO’lu gıdalar, üçüncü köprü, kısır tohumlar, yetersiz gıda kontrolü, yenilenebilir enerjinin yetersiz arzı, yanlış sulama sistemleri, gıdamız üzerine oynanan oyunlar, enerji ihaleleri üzerine oynanan oyunlar, sansürlemeler, geri dönüşüm sistemlerinin yetersizliği, su kaynaklarımıza gerekli önemin verilmemesi ve aklınıza gelen diğer bütün problemler…


18 Ekim 2010 Pazartesi

EK GIDAYA GEÇİŞ

İLK ALTI AY TABİKİ ANNE SÜTÜ, ancak benim son bir aydır bir an önce ek gıdaya geçmek gibi bir hevesim var.
Bu isteğimin nedeni, benim erken doğan minik oğlumun , kaşıkla yemesini büyüme göstergesi gibi görmem. Bugün ilk olarak sütlü pirinçli muhallebimizi yedik ve pek sevdik. Miniğim artık kaşıkla yiyen bir adam oldu:))))) Bugüne kadar beni en çok heyecanlandıran şeylerden ilki "ilk gülmesiydi" ikinciside "kaşıkla yemesi "oldu.

Ek gıdaya geçtiğinizde dikkat etmeniz gereken en önemli şey aceleci ve gergin durmamalısınız ve bebeğinizin devamlı ağzını silmemelisiniz.

 Gelelim ek gıda  çeyiz hazırlıklarımıza; Çeyiz hazırlar gibi, ek gıdaya geçiş metaryalleri hazırladım.
Her daim Kuzey için yeni alınacak şeyler çıkıyor.Ama şimdiki Kuzey'in büyüme nişanesiydi.

Neler aldık?


Kaşık; Silikon kaşıkların zararlı olduğunu düşündüğüm için seramik, reçel kaşıklarından aldım


Suluk; için uzun alıştırmalarım sonunda, Avent'i, magic cup suluğunu aldım. Bunu seçmemin nedeni yere atsa da , sallasa da su akıtmamasıydı.


Tabak; Sıra tabaklarımıza geldi. Yine plastik almak istemediğim için tam bu konuda araştırma yaparken sevgili komşum , Karacadan  çocuklara özel, kupası, tabağı, kasesi olan seramik bir takım getirdi,enfes, Kütahya Porseleninde çocuklar için bu şekilde setleri varmış meğer ilk defa gördüm ve çok hoşuma gitti.



Kullan at önlükler; Chicco'nun içerisinde bulunan kullan at önlükleri dışarıya çıktığımızda kullanım açısından çok memnun kaldım. Bildiğim kadarıyla bebe confortunda bu şekilde ürünü var.

Ve tabi ki cam rende ;


Devam edecek...















17 Ekim 2010 Pazar

TURKUAZOO

Elif Koca diyorki; algıları açılan çocuk daha zeki olur? Algıları açmak içinde değişik ortamları göstermek gerekiyor. Kuzey'in zeki olması için mi yoksa gezmeyi sevmemiz mi neden bilinmez ama son sıcaklar olduğunu düşünerek,Kuzey için değişik bir aktivite yapalım dedik ve forumistanbul akvaryumda soluğu aldık.(amma uzun cümle oldu) Anadolu yakasında oturmamız nedeniyle trafiğe kalmamak için oniki olmadan  yola çıktık, çok kısa sürede Bayrampaşa forum istanbula vardık.

Biletlerimizi aldık ve su altının büyülü dünyasına balıklama daldık:) Büyüleyiciydi, özellikle tünel olarak adlandırılan yerde  üstünüzden vatozlar, köpek balıkları geçince dehşete düşmemek, rüyaya dalmamak elinizde değil. Kuzey en çok palyaço balıklarını beğendi nede olsa nemo ve dolly vardı orada.Benim ise en çok şaşırdığım mığrı balığı idi, -namı diğer yılan balığı-devasal boyutu ile kıpırdamadan kütüğün arkasına saklanır gibi durması cüssesinin farkında değil hissi uyandırıyordu insana.

Vatozları yakından görünce, ters duran göz kapaklarına şaşırıp kaldım.

Ahtapot yok mu derken karşımıza tek başına özel suit odada ( :)) konaklayan ahtapot kardeş  çıkıyor vantuzları ile yukarı aşağı hareket edip duruyor, çok eğlenceli.


Çıkışta hediyelik eşya satılan yerden kayıp balık nemolarımızı da aldık ve trafiğe kalmadan dönüşe geçtik.

Her nekadar köpek balıkları ile yüzemesek de Kuzey için değişik bir deneyim oldu.


14 Ekim 2010 Perşembe

UYU-ma-YAN GÜZEL

Bugün zor bir gündü, her gün toz pembe olmayacak tabi, Bugün izinli olduğum perşembe ve oğlumla birlikteyim. Sabah 06.30 da kalktık ama saat 16.30 ve Kuzey bu saate kadar en fazla 30 dakika uyumuştur. Tabi bu durum Kuzeye göre değil, Kuzey sabah 30 dakika öğle 1.5 saat öğleden sonra 1 saat uyuyan bir çocuk.

Uyumaması değil zor olan, uykusu olup uyumaya direnmesi ve bir yerine bir şey batırmış gibi bas bas ağlaması, ne yapacağımı bilemedim. Telefonda sesini duyan anneanne ve dedesi apar topar geldiler. (Sizin yaptıklarınızı nasıl öderim , ödeyemem  tabi ki, bize yapmış oldukları fedakarlığın hattı hesabı yok, bunun yanı sıra bizimde bir şeyler yapmamıza asla izin vermiyorlar. İnşallah Kuzey size layık biri olurda sizde gurur duyarsınız böylece bu emeklerinizin karşılığını alırsınız.)

Konumuza dönelim, ne yapacağımızı bilemedik hemen giydirdik ve gezmeye götürdük, dışarıda tabi çok mutlu oğlum havanın soğuk olması sebebiyle gittiğimiz AVM de yürüye merdivenlerden çıkarken keyfine diyecek yoktu ama eve dönüp tekrar uyutmaya çalıştığımız da ortalık inledi.

Annemle acaba bundan mı uyumuyor acaba şundan mı diye sorular sorduk kendimize ,

a-Geçenlerde nerede okudum bilemedim, anne gidecek diye çocuk uyumak istemezmiş, bundan mı?

b- Bugün tuvaletini yapmadı ondan mı?

c-Nazar değdi

d- ee büyüyor, arada bir uyumak istemeyebilir

e- Hiçbiri

a şıkkı dışında her bir şık hakkında bilgimiz var, Peki a şıkkı , bebek uyumak istemiyor neden anne gidecekmiş hıııım??

Şöyleymiş efendim, çalışan annelere has bir durum değilmiş ( ohhh içim rahatlattı, ) ama çalışan annelerde daha fazla görülüyormuş (:((((
Uyku, bebek için anne ve babadan , fakat özellikle de anneden ayrılma anlamına geliyormuş,özellikle 7-9. aylarda olan bebeklerde görülüyormuş yapılması gereken en önemli şey bebeğe bakan kişinin ( anne yok iken ) bebekle yakınlık kurmasıymış.

 
Öncelikle,her çocuğun kendine göre uyku düzeni varmış bu nedenle karşılaştırma yapmak yersizmiş,

Uyumadan hemen önce bebeğin neler yaşadığının, gününü\günlerini nasıl geçirdiğinin uykusu üzerinde belirleyici önemi varmış,

Anne sütü alan bebeklerin mama ile beslenen bebeklere göre daha sık acıktığı için daha çok uyanırmış,

Ortam ısısı önemliymiş, Sıcak ortamda bebek uyumayabilirmiş,

Yatmadan önce banyo yaptırılmalı, sevdiği masal okunmalı,  yumuşak sesle ninni söylenmeliymiş.
MIş mış miş miş.

 
Hadi iyi uykular taş gibi yatın kuş gibi kalkın .



12 Ekim 2010 Salı

BİZ BU KİTAPLARI ÇOK SEVDİK

Net yayınlarından aldığım bu iki minik kitabı biz çok sevdik:) Biri doğa ve çevre diğeri evim temalı, sünger formatlı  ve kalın kitaplar.  Kuzey devamlı  eline aldığı her şeyi ağzı ile buluşturmayı  sevdiği için,kalın ve süngerimsi olması avantaj.

İlk başlarda TETHYS kartları gibi tek tek olmaması nedeniyle pek beğenmemiştim. Ancak Kuzey'in sayfaları çevirmeye çalışması beni çok mutlu etti. Bu durum kitap okuma alışkanlığını kazandırır düşüncesiyle iyi ki kitap şeklinde yapmışlar diye düşünmeme sebep oldu.






Peki anne hangi kitabı çok sevdi? 25 aylık oğlu olan Mehtapcığımın, bana verdiği bu kitabı çok beğendim. Hatta onca kitap arasında boğulmak yerine başka kitap almayarak (Haluk Yavuzer dışında) bu kitabı esas almaya karar verdim.


 Elizabeth Pantley'in "çocuğunuzla İş birliği yapabilme " adlı kitabında, çocuğunuzun bazı davranışlarına karşı bağırmadan, çağırmadan, azarlamadan, yalvarmadan, nasıl davranabileceğinizi ve daha doğrusu çocuğunuzu nasıl yola getirebileceğinizi (!) anlatıyor. Bazı yöntemlerini deneyen arkadaşım "işe yaradığını" söylüyor.


 Kitap içeriğinde bir kaç çeşit yöntem belirtilmektedir. 


 Örneğin;


**Çocukların zaman kavramı olmadığını birazdan gidiyoruz demek yerine 5-3-1 yöntemini uygulamamız gerekitğini önermektedir. Yani 5 dakika sonra gidiyoruz deyip daha sonra 3 dakika kaldı 1 dakika kaldı deyip gidilecekse bir saniye beklemeden gitmek gerektiğini belirtmektedir.


**Çocuğunuza seçenek sunun yöntemi; çocuğunuz dışarı çıkmak istemiyorsa, dışarı çıkarken ayakkabılarınla mı botunla mı çıkmak istersin diye sorunuz? Kendi seçim yapacağını düşünen çocuğunuz önerinizi kabul edebilir.


**Net cümleler kurun. odanı temizle ifadesi net bir ifade değil, bunun yerine kitaplarını kitaplığa, oyuncaklarını sepete koymalısın demelisiniz. şeklinde yöntemler var.


Elizabeth Pantley'in "Çocuğunuza verdiğiniz gizli mesajlar" adlı kitabı da var. En kısa sürede bunuda okuyacağım:)))

11 Ekim 2010 Pazartesi

BEBEK GİYME TAŞIMA HAFTASI- SLİNG Mİ? KANGURU MU?

6-12 Ekim bebek giyme taşıma haftası, bu nedenle Kuzey için aldığım slingden bahsetmek istiyorum.

Haftalarca kangurumu ? sling mi?
Slinge karra verdikten yine haftalar sonra

  Pouch sling  
  Moby Wrap mı?
  Me Tai sling mi?
  Yoksa halkalı sling mi?
diye kafayı yoran ben, internette olan tüm yorumları okuduktan sonra,  sonunda babyslingo sitesinden "slingo hug" satın aldım. Ürün, iki hafta önce elimde olmasına rağmen sadece evde bir kere deneme yaptıktan sonra hafta sonu deneme fırsatım oldu.

Öncelikle neden slinge karar verdim. Kanguru bana anne ile teması kesiyormuş ve daha mekanik gelmişti. Slingler ise daha geleneksel, bu nedenle slinge karar verdim.

Araştırmalarım sonucunda, ilk aylar için bence en uygunu pouch sling, ancak kilo alımı arttıkca dezavantajları var.
Aldığım slingi aynı zamanda  yazın gezmeyi planladığım Karadenizde  kullanmayı düşününce  kilo arttıkça kullanılabilir olan "mei tai"  ye karar verdim.

Ancak mei tai ile ilgili okuduğum yorumlarda sünger kısmının terlettiğini öğrenince, mei taiyi kendine göre bir stile dönüştüren slingomom blogundan öğrendiğim slingo hug'a karar verdim. Kendisi  sling kullanan biri olarak, kullanışlılığına  göre ufak değişiklikler yaptığını öğrenince, daha avantajlı diye düşündüm.

Bu ürün kucağınızda bebeğinizi gezdirmek için ideal. Bana göre tek handikapı bebeğin bacaklarını biraz fazla ayırdığını düşünmem.


9 Ekim 2010 Cumartesi

SÜTÜ NE ARTIRIR?

Bugün yoğun bit gün bilgisayarı ve çayımı anca elime aldım. Şirketten arkadaşlarım Kuzey'i görmeye daha doğrusu sevmeye geldiler. Kuzey, tabi ki acayip mutlu oldu, çünkü onunla ilgilenen birileri vardı. Odak noktasının kendisinin olduğunun farkına varınca bildiği tüm numaraları yaptı, tabi yoruldu ve biraz önce uyuya kaldı. Bende kupamı ve bilgisayarımı alıp sevdiğim koltuğa uzandım.


Bugün bir arkadaşımla emzirme üzerine konuştuk, çalışmaya başlayıp sütü kesilen yada devamlı sağmak zorunda olup bu nedenle beşinci ayda sütü kesilen tanıdıklarından bahsetti. Benim için,bu konu  hem çalışmaya başlayan hemde devamlı sağan bir anne olarak önemli bir konuydu.

Allaha şükür süt konusunda şimdilik iyi gidiyoruz, bu nedenle doktorumuz bir ay daha böyle devam etmemizi altı aylık olunca  ek gıdaya başlayacağını söyledi.

Bu nedenle test edip onayladığım sütü arttıran şeyleri paylaşmaya karar verdim. Bunlar bende işe yaradı;

1-En önemlisi dengeli beslenme, gün içerisinde et, sebze ve bakliyatı mutlaka tüketmeli ,süt ve süt ürünleri ve meyveye mutlaka yer vermeli,ben keçi sütü içtim ve hala  içiyorum
2- Sık emzirmek, sık sağmak
3- Bol su
4-Rezene çayı
5-Isırgan çayı
6-Medine hurması 

Bu arada kesinlikle dört ay boyunca ağzıma tatlı sürmedim.

Sütünüz yettiği süre ilk altı ay sadece anne sütü verin ,inanılmaz bir iksir. Düşünsenize , bilim adamları anne sütünün formülünü çözmenin imkanının olmadığını fark etmişlerdir. Çünkü standart tipte bir anne sütü yoktur. Her annenin bedeninde, süt kendi çocuğunun ihtiyacına göre üretilmekte ve bu süt bebeği hiçbir dış besinin besleyemeyeceği ölçüde beslemektedir. Annenin sütündeki antikor, hormon, vitamin ve minerallerin bebeğin ihtiyacına göre ayarlanmaktadır. Bu nedenle her ay hatta her öğün anne sütünün niteliği değişmektedir. Hatta prematüre doğum yapmış annenin sütü prematüre bebeğe göredir.

Ne mucizevi değil mi? 

7 Ekim 2010 Perşembe

ANNE TAKİPTE

Too Late saatimi  gören iş arkadaşım Tulu'nun aa Turkcell saati mi? diye sorması üzerine beni bir merak aldı.Nedir bu Turkcell saati?

Bilenler bilir ama benim yeni öğrendiğim bu saat yeni anne olmuş biri olarak  çok hoşuma gitti. Cihaz ücreti biraz pahalı olsa da, televizyonda duyduğumuz haberlerden ve alışveriş merkezlerinde çocuğunu kaybeden annelerin anonslarından sonra değer bence.



TurkcellNum8” Dünyada çocuklar için tasarlanmış ilk kol saati. TurkcellNum8 ile çocuklarınızın yerini SMS ile öğrenebilir, harita üzerinden anlık izleyebilir, tanımladığınız güvenli bölge dışına çıktıklarında SMS ya da e-mail ile bilgilendirilirsiniz.  Kesilemeyen ve çıkarılamayan çelik kayışı ile sadece ebeveynler tarafından özel bir güvenlik sistemiyle takıp çıkarılabilen olup çocuklarınızın yerini gösteren akıllı saat.
Siyah, pembe ve mavi renk olmak üzere farklı 3 renk üzerinde tasarlanan TurkcellNum8’e; sınırsız servis ile birlikte 24 ay taahhüt ederek 39 Türk Lirası’na sahip olabilirsiniz. Ayrıca dilerseniz akıllı TurkcellNum8 isimli saatte 120 Dolar ödeyerek ve servis ücretine de 12 ay taahhütlü olarak ayda 29 TL data ücreti ödeyerek sahip olabilirsiniz.

O PİTİ PİTİ KARAMELA SEPETİ

Kuzey, henüz beş aylık ve ben üç doktor değiştirmiş bulunuyorum. Hamilelik dönemimizi birlikte geçirdiğim Nihoş’un oğulları dört aylık dört ayrı doktor denedi. Aynı zamanda iki ayrı internet sitesinde, dadandığım iki doktoru  her daim sorularımla bunaltıyorum Ve aldığım cevapları topluyorum, çıkarıyorum, bölüyorum, hatta çarpanlarına ayırıyorum ama eşittir diyemiyorum. Çünkü her birinin farklı cevapları var.

Efendim şöyleki;

Soru: Gaz sorunu var ne yapmalıyız?

Bay M: Üçüncü ayda biter hiçbir şey yapmayın? Aksi halde, bebekte ileride kabızlık sorunu olur.
Bayan N: Anne rezene çayı içsin, bebeğe hiç bir şey vermeyin.,
Bayan A: Zinco şurup kullanın.
Bayan İ: Bebeğe milupa Rezene çayı verin.


Soru: Burun tıkanıklığı var ne yapmalıyız?

Bay M   :Evde sigara kesinlikle içilmesin. Bunun dışında bir şey yapmayın.
Bayan N: Anne sütü damlatın.Serum fizyolojik vermeyin, reflüyü arttırıyor.
Bayan A: Anne sütü damlatmayın akciğerlere kaçabiliyor. Kesinlikle serum fizyolojik damlatmalısınız.
Bayan İ: Odada buhar makinesi çalıştırın.
Bayan N:( tekrar soruldu) Buhar makinesi çalıştırmayın. Alışırsa ileride nefes problemi yaşayabilir.


Soru: Bebeğim dört aylık ek gıdaya geçmelimiyiz?

Bay  M  :Evet geçmeliyiz.
Bayan N: Altı aylık olana kadar geçmiyoruz.
Bayan A: Altı aylık olana kadar geçmiyoruz ama mama takviyesi yapınız.


Soru. Gece beslenmeden ne kadar uyuyabilir?

Bay  M  :Dört saatten fazla aç bırakmayınız, istemese de mutlaka beslemeye çalışın, kan şekeri düşer.
Bayan N: Dört saatten fazla aç bırakmayınız, ama beslenmek istemiyorsa zorlamayınız. .
Bayan A: Sekiz saate kadar beslenmeden durabilir.
Bayan İ: Beş saate kadar beslenmeden durabilir.

Soru: Ağzında pamukçuk var ne yapmalıyız?

Bay M: Karbonatlı su yapın.
Bayan A: Karbonatlı su ağzın asidik dengesini bozuyor, ilaç kullanılmalıdır.
Bayan N: Anne sütü ile temizleyin ama hassas davranın, ilaç kullanmayın.
Bayan İ: Temizlerken kazıyın.


Kafam oldu mu çorba, ne yapmalıyım, nasıl yapmalımıyım?.Anne vari geleneksel çözüm önerilerine karşı olan ben, doktor ama böyle diyor bunu yapmalıyız da diyemiyorum, hepsi farklı bir şey söylüyor, her birini deneyerek oğlumu denek kategorisine de sokamayacağıma göre en iyisi içimden gelen annelik sesine güvenerek onu yapmak, peki bu durumda doktora götürmenin ne anlamı kalıyor.

En iyisi o piti piti karamela sepeti terazi lastik jimnastik diyerek saklambaçda ebe olacak kişiyi nasıl seçiyorduk o şekilde seçim yapmak!!!!!Hadi hepimize kolay gelsin.




5 Ekim 2010 Salı

BİRAZDA YONCA TOKBAŞ

Hürriyet'in çok sevdiğim yazarlarından Yonca Tokbaş, geçtiğimiz hafta "Tuvalette süt sağdınız mı"  ve "Çalışan anne isyanda" diye köşe yazısı    yazmıştı, bugünkü yazısında ise, yazdığı bu yazılara iki babadan gelen cevaplara yer vermiş.

Aslında çokta haksızlık etmemeli babalara ama anne eli değmiş gibi olmuyor işte, doğası gereği midir bilinmez ama bu bir gerçek, annelere daha çok iş düşüyor, , ama anne severek yaptığı sürece bir sıkkınlığı ve bıkkınlığı kalmıyor. Her gün bir kez daha şükür ediyorum ve dua ediyorum rabbime Kuzey'i bize verdiği için , bu nedenle ne kadar yorucu olursa olsun şikayet etmiyorum, tabi bu durumda anneyi rahatlatmakta babalara düşüyor, annenin gönlünü hoş etmek, onunla bir şeyleri paylaşmak, muhabbet etmek, akşam bir fincan kahve yada bitki çayı getirmek,( sevgili babamız kızma şimdi- nazar değmesin -yapıyor daha doğrusu yapmaya çalışıyorsun bunları)  

Örneğin dün akşama dair hayatımdan bir kesit ; akşam 18.00 gibi işten çıktım 18.20 de evdeydim, ananemiz ve dedemiz Kuzey'in banyosu için beni bekliyorlardı, üstümü çıkarır çıkarmaz birlikte banyo yaptırdık, biraz oynadık, biraz koklaştık, sonra Kuzey'in uyku vakti geldi. Üç dört gündür kucağımda bana sarılarak uyumak istiyor, annem "kokunu özlüyor "diyor.

4 Ekim 2010 Pazartesi

BEŞ AYLIK OLDUN

Bebeğim bugün beş aylık oldun, aynı zamanda bugün Dünya Çocuk günü ,

  • Artık yabancı yüzleri tanımaya başladın, yabancı gelen kişiler seni kucağına aldığında ağlamaya başlıyorsun,
  • Çıngırağı bir elinden öbür eline geçiriyorsun,
  • Her gördüğün şeyi tutmaya çalışıyorsun,
  • Kitaplara çok meraklısın, masada bulunan gazeteleri tutmaya çalışırken kendini telef ediyorsun,
  • Müzik çaldığında dans eder gibi hareketler yapıyorsun,
  • Anneannen eline kaşık tutturuyor sende buna bayılıyorsun,
  • Biz yemek yerken yediğimiz şeylere doğru atlıyorsun, yemek istiyorsun, ama üzgünüm doktorumuz altı aylık olmadan ek gıdaya geçirtmiyor seni,
  • Daha yeni altı kilo olabildin, olsun annende kilolu bebek değilmiş,
  • kendi kendine eeeee eeee yaparak uyuyorsun,
  • Devamlı dik durmak istiyorsun,
  • Meyveler-Sebzeler adlı kitabına bayılıyorsun,özellikle ıspanak ve maydanoz resimlerine,
  • Ama yine de ellerin ve ayakların en büyük oyuncağın,

daha nice nice aylara, yıllara

2 Ekim 2010 Cumartesi

ÇENGELKÖY

Cumartesi doktor kontrolümüz sonrası kısıtlı zamanımızda, Çengelköy çıkartması yaptık, caminin hemen arkasında bulunan Çınaraltı çay bahçesi , kahvaltınızı yapabileceğiniz güzel mekanlardan biri, evden istediğinizi getirip, çayınızı yudumlayarak boğaz havası alabiliyorsunuz.

Ancak gezmeyi seven oğlum burada niyeyse huzursuz olduğundan, çayımızı yudumlayıp, kahvaltımızı yapar yapmaz kalkmak zorunda kaldık. Buraya gelmişken geçenlerde Food and Travel dergisinde okumuş olduğum Çikolata &Kahve istanbul'a  uğramadan olmazdı, çaybahçesine çok yakın derecik sokakta bulunan bu yer,
küçücük bir mekan olmasına rağmen enfes çikolata ve kahveleri bulunuyor. Sevgilimin kahve merakı benim çikolata merakım olunca biçilmez bir kaftandı

Çikolata & Kahve İstanbul Bülent ve Aslıgül Güler çifti tarafından 2006 yılında açılmış.   Fikirse okudukları bir kitaptan geliyor. Türkiye’nin ilk atom mühendisi olan Ahmet Yüksel Özemre’nin “Üsküdar’da Bir Attar Dükkanı” adlı kitabı. Kitapta bahsi geçen attar dükkanı insanların toplanıp tasavvuf, edebiyat ve müzik üstüne derin sohbetlere daldıkları bir mekan.Bu kitabı okuyunca çift böyle bir yere sahip olmayı istiyor ve hayata geçiriyorlar.
cikolatakahve1

1 Ekim 2010 Cuma

BEYAZ PERŞEMBE





Kara Çarşamba olurda, Beyaz Perşembe olmaz mı?

Elbette olur,  artık benim için perşembeler beyaz hatta masmavi tıpkı oğlum gibi..

İşyerimin uygulaması doğrultusunda, süt iznimi günlük 1,5 saat olarak değil de haftada bir gün izin şeklinde kullanıyorum.  Bu nedenle iki haftada bir Perşembe günleri izinliyim ( diğer hafta Cumartesileri) ve oğlumla doya doya - başbaşa bembeyaz günler geçiriyoruz.

HAFTANIN KİTAPLARI-3

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Related Posts with Thumbnails