Aslında bu kadar süredir ertelememin nedeni Kuzey'in arabada en fazla bir dakika ağlamadan durabilmesiydi, bu nedenle 3-4 saat yolu bir türlü göze alamadık.
Saat 9.00 da kahvaltısını yapan Kuzey ile hemen 10.00 gibi yola çıktık çünkü 10.00-10.30 gibi uykuya geçmesini istedik, tamda istediğimiz gibi oldu .
Tabi araba serin beşik gibi sallanınca oğlum ilk defa iki saat uyudu, ondan sonrada ilk defa ( dilinizi ısırın ) büyük bir problem yaşamadı, varmamıza yarım saat kalayı saymazsak:)
Problemsiz giden bu yol maceramızdan sonra bir sonraki BAlıkesir seferimizi araba ile yapmaya karar verdik.
Kuzey ilk defa bu kadar yaşlı insanları görüyordu ve hayret etti. Ama onu en çok mutlu eden köyde bulunan kedi, tavuk, hindi gibi hayvanların bulunması idi, korkusuzca onların peşinden koşup durdu, ve çok keyif aldı.
Tabibki anneannem ve dedemin mutluluğu paha biçilemezdi. Özellikle dedem, Kuzey'in hareketliliğine hayret etti . Tabi o kadar kuşak farkı var ki oysa şimdi ki çocukların hepsi afacan:..
Bir gece kaldık ertesi gün yine aynı saatlerde dönüş yoluna geçtik tabibki Selimiye Camii ziyaret edilmeden ve ciğer yenmeden dönülmezdi. Mimar Sinan'ın 80 yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" dediği anıtsal yapı tek kelime ile muhteşem.
Bu camide en sevdiğim husus ters lale figürü;
Yaygın söylenceye göre bu lale, Cami arsasının sahibi olan ve burada lale yetiştiren kişinin, arsaya Cami yapımı için çıkardığı güçlük ve ters tutumunu sembolize etmektedir.
Bir başka yaklaşım da Mimar Sinan'ın o günlerde hastalanan ve ölen Torunu Fatma ile ilgilidir. Buna göre zaten kalın boğumuyla yeteri Kadar bozulmuş lale motifi Sinan'ın torunuyla ilgilendiği ve moralinin Bozuk olduğu günlerde bir kalfa tarafından kondurulmuştur.
Bu arada yolunuz Edirne'ye düşerse meşhur bizim ciğercide yerin derim mutlaka. Her şey enfesti tabiki istanbul da bulunan Kırkpınar Lokantalarının neredeyse yarı fiyatına olması ise bizler için üzücü bir durum:))